Cumartesi, Mayıs 18, 2024
Ana SayfaGenelHazreti Meryem'e Fahişelik İsnadında Bulunan Şerefsiz! Fahişe Sen!..

Hazreti Meryem’e Fahişelik İsnadında Bulunan Şerefsiz! Fahişe Sen!..

Gün geçmiyor ki, sabaha yeni bir ihanetle uyanmayalım. Allah’ın dinine her dakika saldırı var. Ne huzur kaldı ne de rahat. Cinnet geçirmemek elde değil. Öyle rezillik, pespayelik, alçaklıklar sergileniyor ki, birini unutup ötekisine kendimizi hazırlayacak vakit bulamıyoruz.

Bu kez öyle bir berbat durum ortaya çıktı ki, kendimizi bir an Filistin’in merkezi Kudüs’ün yakınlarında, Hz. İsa Aleyhi’s-Selam’ın doğduğu kent Nasıra’da bulduk. Kendilerine gönderilen peygamberin annesine “zina iftirası” eden Yahudilerin arasında. Sonra da aynı iftirayı 2000 yıl sonra katmerleştirerek tekrar sahneye koyan bir adamı bir anda İzmir’de bulduk. 2000 yıl öncesinin Nasıra’sı nere, İzmir nere…

Yahudilerin, Allah’ın gücünü kavrayamıyor olmaları onlar için bir mazeret sayılabilirdi. Çünkü evlenmemiş bir kadının yanında bir çocuk görmelerini anlayacak kabiliyet veya habere sahip değillerdi. Allah Teâlâ’nın beşikteki Hz İsa (a.s.)’ı konuşturup gerçeği haber verinceye kadar yani. Lakin sözde ilahiyatcının, Kur’an ve Sünnete rağmen Yahudilere parmak ısırtacak kadar ile gitmesinin asla bir mazereti olamaz. Bizim sonsuz hiddetimizin sebebi budur.

Kafanız karıştı değil mi? Ben de öyle düşünüyorum. O gün beşikteki bebeğin konuşması ile dillerini yutmuşlardı Yahudiler. Hz Meryem’e 2000 yıl önce edilen zina iftirasının ilerisine geçip “FUHUŞ” isnadında bulunan bu adamın Yahudilerin kaçıncı nesilden torunu olduğunu merak ediyorsunuz değil mi? Ben de aynı meraktayım. Bu zatın gerçek asabiyeti nedir bilmiyorum, ama merak ediyorum işte! Kendisine sormayı isterim.

Hz. Meryem’i “zina” ile suçlayan o günün Yahudileri, 2000 yıl sonra Hz. Meryem’e yaptığımız iftirayı bir üst seviyeye çıkartmamız gerekse, nasıl bir hikaye uydurur, nasıl bir kelime kullanırız diye düşünselerdi, o kelimeyi bulmaya ömürleri yeter miydi acaba? Yani Hz. Meryem’i “fuhuş” ile suçlamayı akledebilir ve ona bunu yakıştırabilirler miydi? Hiç sanmıyorum. Ama adı bizden olan, bir de dinin anlatıldığı Fakülte’de hoca ve idareci olan biri en adi bir pespayeliği yakıştırmış işte.

Hem adı bizden hem de CİHAT ismini taşıyan biri çıkıyor ve Hz Meryem’e lanetlenmiş milletin bile cüret edemeyeceği bir iftirada bulunuyor. Utanmadan, sıkılmadan “Fahişe” diyor. Hem de İlahiyat Fakültesi’nde ilahiyatsız bir eda ile…

İhanet o kadar büyük ki, o zamanın en adi dinsizlerinin bile aklına ancak “zina” iftirası gelirken, sözde İlahiyatçımız çıtayı sonsuz kat yükseltmiş ve “fuhuş” yapmakla suçlamıştır Hz. Meryem’i.

Bu ihaneti dinsizler adına yapsaydı, gülüp geçerdik.
İmansızlar adına yapsaydı, “Bundan daha ne beklenir ki?” der geçerdik.
Cahil cühela adına konuşsaydı, söylediklerini hiç kâle almazdık.
Fakat o bir ilahiyatçı olarak yarının öğretmeni, müftüsü, vaizi, imamı ve ilahiyatçısı olacak olanlara konuşuyor. Bizim çocuklarımızı zehirliyor. Dünyanın en büyük alçaklığını yapıyor.

Bu takımın bütün inkar, iftira, tahrif, yalan ve ihanetlerini bildiğim için yeni bir ihaneti daha kaldıramıyorum. Ben bunların ne adına İslam Dini ile savaştıklarını bildiğim için yeni bir inkarı kabul edemiyorum. Ben bunların dertlerinin ilim değil, servet, şöhret ve bu ikisinin kazandırdığı şehvet olduğunu bildiğim için onlara katlanamıyorum. Birinin daha ilim, namus, ahlak, şeref ve haysiyetini üç kuruşa sattığını görmek istemiyorum.

HAZRETİ MERYEM’E “FUHUŞ” İFTİRASI HANGİ ALÇAKLIĞIN ÜRÜNÜ?

İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Psikolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Cihad Kısa’ya ait olan bir konuşma sosyal medyada paylaşıldı.

Onun yaptıklarını kimse inkar edemiyor. Daha sonra söz edeceğiz, ama Fakülte Dekanı’nın bu vahim pespayeliğin arkasından takındığı tavrın adını koyamıyorum. Onun dinsizliği yıkama yağlama ile temize çıkarma çabası kabul edilir gibi değil.

Biz şimdi Dekan Yardımcısı’nın dinsizlik ve hadsizliğine mi kafa yoralım, yoksa Dekan Osman Bilen’in maskaralıklarına mı kafa yoralım? Öyle bir tavır sergiliyor ki, ihanete karşı çıkanlar suçlu, müfterî herif de masum ve tertemiz sanki.

BÜTÜN KAFİRLER BİRLEŞSE AKLEDEMEYECEKLERİ KORKUNÇ İFTİRA

Akıl ve mantığın iflas ettiği bir rezalet ile karşı karşıyayız. ABD Eski Başkanları’ndan Harry S. Truman’ın “İnsanları ikna edin, ikna edemiyorsanız kafalarını karıştırın.” sözlerinin gereğini yerine getiren bir gayri insanîlik var.

Kur’an’ın ayetlerini fütursuzca inkar etmekten çekinmeyen… Sünneti büsbütün yok sayan… Cebrail, Vahiy ve Peygamber’i toptan silen anlayış, bir masal uyduruyor. O uydurulan masal da diğer dinsizlik masalları gibi bizim evlatlarımızı dinsizleştirmek için bizim okullarımızda dillendiriliyor.

Aslında onlar için asıl mesele -hâşâ- Hz. Meryem’in iffetli olup olmadığı değil, aksine bizim evlatlarımızın KUR’AN ve SÜNNET’E olan güvenlerini, neticede ALLAH’A OLAN İMANLARINI yıkmaktır. Bütün kavga bu. Yeni nesillerin beyin ve kalplerinde, “Hocalar 14 asır boyu size yalan söylemişler” algısı meydana getirme çabasının neticesi olarak HAZRETİ MERYEM’İ FUHUŞ İLE SUÇLUYORLAR! Bu şekilde dinin, kitabın, hatta Allah Teâlâ’nın sorgulanmasını sağlıyorlar.

Kur’an’ın övgü ile bahsettiği bir Peygamber Annesi, sözde İlahiyatçı olanlar tarafından sövgü malzemesi haline getiriliyor. Bu ihanete sessiz kalmak bile en büyük ihanetlerdendir.

Önce alçaklığın mimarının uydurduğu hikayeyi okuyalım:

SÖZDE İLAHİYATÇI’NIN DİNSİZLİK PROVASI İÇİN UYDURULMUŞ BİR MASAL!

Fakülte Dekanı’na göre bu masal öğrencilere derste anlatılmış. Nerede anlatılmış olursa olsun çocuklarımızın imanlarını çalma gayretinden başka işi olmayan bir ahlaksızın uydurduğu ahlaksız bir masalıdır bu.

Neyse!.. Sözü uzatmadan Cihat Kısa’nın ahlaksız masalını beraber okuyalım:

“İlk taşı günahsız olan atsın”

“Şimdi bu, İsa’ya atfedilen bir şey vardı… ‘İlk taşı günahsız olan atsın.’ Biliyorsunuz değil mi hikayesini? Hah. Şimdi, olay nasıl, az çok biliyorsunuz. Nasıralı İsa, bir gün duruyor.

Yahudiler bir tane kadıncağızı alırlar gelirler. Derler ki, ‘Bu kadın zina yaptı ey İsa! Yeni dinin hükmü nedir?’ Yahudiler test ediyor…

İsa başını kaldırıp bakmaz. Bir daha söylerler. Yüzü kızarır İsa’nın. Üçüncü söyledikleri zaman canı sıkılır. Der ki ‘Sizin inandığınız Yahudi şeriatı neyi hükmediyor bununla ilgili?’

En sevdikleri şey. Yahudiler bunu çok sever. Günah keçisi. O kavram ona ait zaten: “Recm.” Taşlanıp öldürmek. Tamam. Çağırın ahaliyi. Kızın çukuru, gömün kadını. Kadını gömerler.

Ondan sonra İsa, tarihe geçen o (değil mi biz bile biliyoruz şu anda) muhteşem sözü söyler: “İlk taşı günahsız olan atsın!” Herkes taşı almıştır. Ağzında salya akıyordur. Bu ahlak bekçileri böyledir. Biliyorsunuz değil mi? Parantez açayım. İtalyan bir gelinceğiz vardı. Hani kızcağız.. Poppa mıydın neydin? Gebze’yi geçemedi tüm Avrupa’yı geçti, Gebze’yi geçemedi.

İlk taşı günahsız olan atsın” dedi. Ve burada bitti değil mi? Herkes elindeki taşı atmıştır. Hayır hikayenin devamı vardır, anlatmazlar.

Ben anlatacağım tabii ki. Niye bu kadar kendimi yorayım, gecenin bu saatinde.

Bir tane yaşlı kadıncağız. O bırakmamıştır. Taşı bir salar. Varamaz. Sağından geçer. Tekrar eğilir, taşı alır. Bir daha sallar, solunda geçer. Hani teslisten önce teslis var zaten. Eğilince İsa der ki: Yeter anne. Taş atan kadın kim?

“Babasız, mabasız doğdu”

Öğrenciler “Meryem mi?” diye soruyor.

Hah. ‘Sen de der, ben küçükken beni bırakıp bir yere gidiyordur’ der.

Yani aslında, hani biz anlatıyoruz ‘babasız, mabasız doğdu’ da bir de o çocuğun dünyasından bakın babasız doğmaya. Bu aslında bize anlatılmayan bir hikayedir.

Bir öğrenci, ‘İşte o kısmı yalandır” deyince Kısa, şunları kaydediyor:

“Bilmem. Ama çok önemli bir cümledir. “Sen de ben küçükken beni bırakıp bir yere gidiyordun.”

“Bu adam hangi dinden ve İslam’a niye düşman?” diye sormaktan utanıyorum. Fakat bu adamın ne Allah’dan korkması ne de kuldan utanması var.

Bu adamın imansızlığından sünneti saf dışı ettiğini anlıyoruz. Fakat Meryem Suresi ile bir çok ayeti nasıl inkar edebiliyor? Bçyle bir ihaneti ve inkarı kim kabul edebilir? Uydurulan bu masalı kabul etmek şöyle dursun, dillendirilmesi bile Kur’an-ı Kerim’i inkar etmek değil midir.

Masalda bir yığın yanlışlık, hata ve iğrençlik var. Allah’ın Dini ve kullarına büyük bir hınç var. Büyük bir alay ve inkar var. Bir de berbat bir Türkçesi var. Sanki Türkçe’yi çok sonradan öğrenmiş bir adamın silüetini görüyorum ben. Bu sapığın her bir cümlesi ayrı bir dert ve her satırı tahlile muhtaç.

HZ. İSA (A.S.)’IN ANNESİNE FUHUŞ İFTİRASI EDEN MÜFTERİ! FAHİŞE SENİN…

Hayır!.. Ben bu müfteri adama ve yakınlarına küfredecek değilim. Allah’ın izniyle onun yaptıklarına aynı şekilde cevap vermeyeceğim.

Senin ninen, annen, kız kardeşin, eşin, kızın şu, bu demeyeceğim. Onların hiçbiri bunu haketmiyor. Zaten baba ve annesi tiyneti ve cibilliyeti bozuk insanlar olsalardı, bunun adını CİHAT koymazlardı. Buna rağmen yanlış maya tutmuş diyelim. 2000 yıllık bir zaman aralığı bulunan Hz İsa (a.s.)’ın annesi Hz. Meryem validemize iftira etmesinin altında yatan nedeni bulmak gerek.

Hiçbir kimsenin de ağzını bozmasını tasvip etmiyorum. Çünkü bu adamın namusu, arı, şerefi, ahlakı ve haysiyeti olsaydı, Kur’an’ın övgü ile bahsettiği bir anneye, Peygamber Annesi Hz Meryem’e “fuhuş” iftirası etmezdi. Namusu olmayan adama bütün dünya sövse ne yazar ki? Gerek yok! O zaten bütün yakınına kendisi yeterince sövmüş.

SEN KENDİNE BAK BE ADAM! ÇÜNKÜ O SENSİN!

Bu ara başlığı okuduğu zaman tepkisinin ne olacağını merak ediyorum. Yüzünün alacağı hali görmek istiyorum. Hiddetini ve şiddetini anlamak istiyorum. Hemen adliyeye mi koşacak, yoksa sineye mi çekecek şimdiden görmek istiyorum.

Benim burada onun Lut Kavmi’nin düştüğü bataklığa düştüğünü de ifade etmek istediğimi asla düşünmeyin. Ben af buyurun, FİKRÎ FAHİŞELİKTEN söz ediyorum. Kaba olsa da unutmaması için ileri gitmek zorundayım.

Kimsenin küfretmesini istemiyorum, ama ben “O sensin!” diyorum. Ve hesap sormaya başlıyorum.

“İsmin bizden olduğu halde sen, namusun olan dilini ve kalemini kaç kuruşa sattın” diye soruyorum.

“O masalı yazıp senin eline tutuşturanlar kimlerdi” diye soruyorum.

“Peygamber Hz. İsa (a.s.)’ın annesi Hz Meryem’e ettiğin iftiranın karşılığından İslam Düşmanları’ndan kaç para aldın?” diye soruyorum.

“Hangi istihbarat örgütünden para ve emir aldın” diye soruyorum.

Sakın “Bana iftira ediyorsun” deme! Çünkü aynı o……luk bana da teklif edildi. Çünkü bugün KUR’AN VE SÜNNET İNKARCILARI’NIN yedikleri haltlar bana da teklif edildi. Allah, Peygamber, Kur’an, Sünnet, İslam ve Müslüman düşmanı olmam halinde bana para, ev, kadın ve iş vaad edildi. Sadece “Seni İngiltere’ye BAŞBAKAN yaparız” demediler. Mekke müşrikleri Son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e dinden dönmesi karşılığında Mekke Reisliği’ni de teklif etmişlerdi.

Bu gibilerin düştükleri foseptik çukurlarını çok önceden biliyordum. Çünkü o çukurlar allanıp pullanarak bana da sunuldu. Bu sebeple de Müslüman adı taşıdıkları halde KAFİRLERE hizmet edenlere haddinden fazla düşmanım. Niçin konuştuklarını, ne konuştuklarını ne adına konuştuklarını, neye niye ihanet ettiklerini ve Kur’an ve Sünneti ne adına inkar ettiklerini biliyorum. Bu yüzden bu adamlara dünyanın bütün lügatlerindeki bütün hakaretlerini tek tek saysam yüreğim soğumaz. Çünkü yaptıklarının hiç bir şekilde affı yok.

ŞEREFİN VARSA, İSTİFA EDERSİN!

Bay müfteriyi tanımıyor olsam da onun tiynetindekileri çok iyi tanıyorum. Süt dökmüş kedinin bile bir asaleti var. Çünkü o hayvan sahibine “Acıktım. Bana yiyecek ver!” diyemediği için kendi karnını kendisi doyurmak ister ve südün dökülmesine sebep olur. Fakat Kur’an ve Sünnet İnkarcıları’nda o hayvandaki asaletin milyonda biri bile yok. Her türlü inkar, iftira, yalan, ihanet, insafsızlık, ahlaksızlık havada uçuşur, ama mimarları yine hiçbir şey olmamış gibi aramızda dolaşır dururlar. Yüzleri bile kızarmaz.

Bu da onlardan biri. Zerre kadar insanlığı olsa, hemen İSTİFA ederdi. Henüz istifa kelimesini onun ağzından duymadık.

Özür de dilemedi. Özür dileyecek olsa, ona YATIRIM YAPAN EFENDİLERİ anında biletini keserler. Çünkü “Özür dilerim. Ben yanlış yaptım” diyecek olsa KÜFÜR MİLLETİ’nin ona yaptıkları bütün yatırımları boşa gider. Küfür Dünyası buna asla izin vermez.

Bütün Kur’an ve Sünnet İnkarcıları’na yaptığım daveti ona da yapıyorum. Gel, neler yapıp neler yapmadığını tespit için tartışalım. Ben davet ettiğim için davetim boyunca ona bir zarar gelmeyecek. Bunun garantisini veriyorum. Fakat bu böyle giderse, ona kıyamete kadar düşmanım unutmasın!

TALEBESİ OLMADIĞIMA BİN ŞÜKRETSİN!

Yaptığı iftiraya vakıf olan Dekan Osman Bilen dahil hiçbir hoca onun YÜZÜNE tükürmemiş. Dinleyen hiçbir öğrencisi ona Osmanlı Tokadı indirmemiş, uçan tekme savurmamış. Hiçbir kimse onu kolundan tutup sınıftan dışarı atmamış. O da bundan güç ve kuvvet alıp foseptik çukurundan pislik saçmaya devam etmiş. Küreği, kepçesi olmadığı için de ağzıyla savurmuş…

Ona, “Orada olsaydım, sana şunu şunu yapardım” diye tehditler savurmaya niyetim yok. Ancak ona yanlış bir fetvası yüzünden İslam Hukuku Dersi Hocam olan HAYRETTİN KARAMAN hocayı dersten nasıl kovduğumu araştırsın diyeyim o kadar.

Halbuki Karaman’ın verdiği bir fetva idi. Cihat Kısa’nın yaptıklarının içinde bin bir türlü ihanet var, iftira var, inkar var, dinsizleştirme çabası var. Tarihi, Sünneti, Kur’an’ı, Peygamberi, Vahyi, Cebrail’i ve neticede Allah Teâlâ’yı YALANCI çıkartma var. Bunları yapan biri çok daha fazlasını hakediyor. Benim bu gibilere asla tahammülüm yok.

O, bu şerefsiz masalı ile sadece Kur’an-ı Kerim’den kaç ayeti inkar ettiğini bir araştırırsa, ne demek istediğimi çok iyi anlar. “Bu iftirayı savurmadan önce Hz. Meryem ile ilgili ayet ve hadisleri bilmiyordum” deme lüksünün olduğunu sanmıyorum.

DEKANLIKTAN EVLERE ŞENLİK BİR AÇIKLAMA

Sosyal medya kaç günden beri yıkılıyor. Üç kuruşluk dünyalık adına yüreklerimizi burkuttu. Bunlara karşılık Cihat Kısa, Hz. Meryem Validemize yaptığı bir küfrün meyvesini haddinden fazla topladı. Milyonlar ona küfrü basmış durumda. Milyonlarca insan lanet okuyor.

Bunları öğrenmek istiyorlarsa, #CihatKısaGörevdenAlınsın’ hashtag’ine bir baksın müfteri ve hempaları.

Bu durumu gören Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden evlere şenlik bir açıklama yapıldı. Durumu kurtarmaya, milleti yatıştırmaya yönelik bir açıklama değildi. Küfrü meşrulaştırıcı ve milyonların ağzını bozmasını istercesine yapılmış bir açıklamaydı.

Dekanlıktan yapılan açıklamada şu ifadelere yer veriliyor:

Sosyal medyada 7 yıl önce yapılan bir mezuniyet töreninden görüntüler kullanılarak ve mevcut dekan yardımcısının “din psikolojisi” dersinde öğrenciler tarafından tutulan ses kayıtlarından bağlam dışı kesilerek bazı bölümler yayımlanmıştır.

Kayıtların önünden ve sonundan kırpılıp bağlamından koparılarak seçilen bazı cümleler üzerinden dini ve kutsal değerlerimizin aşağılandığı ve hafife alındığı intibaı uyandırılmak istenmiştir. Alıntılanan cümleler üzerine yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den ayetler eklenerek fakültemiz ve tüm ilahiyat fakülteleri haksız ve mesnetsiz iddialarla karalanmak istenmişti.”

İlahiyat fakültesi’nde, yani Psikoloji dersinde DÜN DÜŞMANLIĞI. Bunu itiraf edebilmişler. “Hayır, öyle bir olay olmadı” diyebilirlerdi. İnkar etmemişler. Lakin Türkçe bir tabir ile ifade etmek istersek, yıkama yağlama yapmışlar.

Birinci yıkama yağlama:
Sosyal medyada 7 yıl önce yapılan bir mezuniyet töreninden görüntüler kullanılarak…”

İkinci yıkama yağlama:
“…mevcut dekan yardımcısının “din psikolojisi” dersinde öğrenciler tarafından tutulan ses kayıtlarından bağlam dışı kesilerek bazı bölümler yayımlanmıştır.”

Üçüncü yıkama yağlama:
“Kayıtların önünden ve sonundan kırpılıp bağlamından koparılarak seçilen bazı cümleler üzerinden dini ve kutsal değerlerimizin aşağılandığı ve hafife alındığı intibaı uyandırılmak istenmiştir.”

Tabii burada bir de dünyanın en büyük alçaklığı sergilenmiş. Bana inanmıyorsanız “Kayıtların önünden ve sonundan kırpılıp bağlamından koparılarak seçilen bazı cümleler üzerinden dini ve kutsal değerlerimizin aşağılandığı ve hafife alındığı intibaı uyandırılmak istenmiştir.” cümlesini tekrar okuyunuz.

Hz. Meryem validemize “fahişe” diyen insanlıktan istifa etmiş bir mahlukun yaptıkları “dini ve kutsal değerlerimizin aşağılama ve hafife alma” değil mi?

Ulan siz gerçekten söylediklerinize inanıyor musunuz, yoksa bizim aklımızla mı oynuyorsunuz? Gerçekten siz Müslüman mısınız yoksa, başka bir din adına mı konuşuyorsunuz? Bunları bilmek herkesin hakkıdır.

Ve dördüncü yıkama yağlama:
“Alıntılanan cümleler üzerine yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den ayetler eklenerek fakültemiz ve tüm ilahiyat fakülteleri haksız ve mesnetsiz iddialarla karalanmak istenmişti.”

İNKAR EDİLEN KUR’AN AYETLERİNDEN SÖZ ETMEKLE FAKÜLTEYİ KARALAMA SUÇU İŞLEMİŞİZ!

Alçaklığa bakın siz! Bu Fakülte bana dinimi öğretecek öyle mi? Benim mezunu olduğum okullar kimlere kalmış!

Alın size diz boyu şerrefsizlik:
“Alıntılanan cümleler üzerine yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den ayetler eklenerek fakültemiz ve tüm ilahiyat fakülteleri haksız ve mesnetsiz iddialarla karalanmak istenmişti.”

Be adamlar!.. Biz şimdi sizin rahatınızı bozmamak için İNKAR EDİLEN AYETLERİ millete/ümmete anlatmayacak mıyız? Siz gerçekten Müslüman ve Müslümanlara dinini öğreten bir müessese misiniz, yoksa KÜFÜR YUVASI mı? Hadi açıklayın biz de bilelim.

“Yüce kitabımız Kur’an” diyorsunuz. Fakültenizin karalanmasını istemiyorsunuz. Neden bu ahlaksız adama haddini zamanında bildirmeyip bu milletin yüreğini yaraladınız? Neden milyonlarca insanı küfürbaz yaptınız? Neden bu adamın ana, baba, bacı, kardeş, eş ve çocuklarına sövülmesine sebep oldunuz? O bunları düşünemedi, ama sizin içinizden bir ADAM çıkıp ona bunları izah edemedi mi? Yoksa anlattıkları hoşunuza mı gitti?

O ahlaksızın yaptıkları o gün hoşunuza gitti ise, bugün olanlar da hoşunuza gitsin! Küfür ve hakaretlerin havada uçuşması da hoşununuza gitsin.

Benim dinim “şeytana bile sövmeyi” yasaklar. Siz nasıl ki, içinizdeki küfürbazların ağızlarını bağlayamıyorsanız, ben de canı yanan milletin ağzını bozmasına engel olamam.

YALAN SÖYLÜYORSUN PROF. DR. OSMAN BİLEN

Ancak Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Bilen, kısa bir değerlendirme yaptı.

Fakültenin gerekli açıklamayı yazılı yaptığını ifade eden Prof. Dr. Bilen, “Yürüyen bir süreç hakkında yorum yapmak ve konuşmak doğru değildir. Resmi açıklamamızı yaptık. Bunun üzerine ayrıca konuşmak doğru olmaz. Sonucu daha sonra kamuoyuna duyururuz” şeklinde konuştu.

Zaten Dekanlık adına yapılan açıklama ile olay hem hafife alınıyor hem ihanete çanak tutuluyor hem adam temize çıkarılıyor hem de Kur’an’a iftira normalleştiriliyordu.

Bay Dekan sen yalan söylüyorsun. Dekanlık adına yapılan açıklamada yürüyen bir süreç hakkında yorum yapmışsın. Hatta inkar, iftira, hakaret ve ihanete çanak tutmuşsun. Bir kalkıp milletin aklı ile oynuyorsun. “Yürüyen bir süreç hakkında yorum yapmak ve konuşmak doğru değildir.”diyerek büyük bir yalana imza atıyorsun.

GÖREVİNİ YAP OSMAN BİLEN!

İçinde ihanet, inkar, tahrif, düşmanlık ve dinsizliği barındıran iftirayı ders olarak anlatan adamın Fakülte ile ilişiğini keserek vazifeni yerine getir. Bunu yapmazsan bu milletin gözünde senin de o adamdan zerre kadar farkın kalmaz.

Lakin biz sende öyle bir icraat ve tutarlılık görmüyoruz. Dinî bir hassasiyet görmüyoruz. Medyada ifade edildiği gibi, küfürbaz ve müfteri Cihat Kısa susuyor, sen konuşuyorsun. Sen de sus ve vazifeni yap.

Biz bu adamı değil İlahiyat Fakültesi’nde görmek, hiçbir müessesede görmek istemiyoruz.

CESARETİN VARSA, VİDEONUN TAMAMINI YAYINLA!

Midem bulanıyor artık. Müslüman Mahallesi’nde salyangoz satılmasına hep karşı oldum. Yalana, sahtekarlığa, inkarcılığa ve ihanete zerre kadar tahammülüm yok.

Bana “Fakülten başına yıkılsın!” dedirtmeden şu VİDEONUN TAMAMINI yayınla. Cesaretin var mı?

Ben bir İmam Hatip Lisesi ve İlahiyat Fakültesi mezunu olarak sana idarecisi olduğun okulun namusu ile oynama, pisliği temizle diyorum. Videonun tamamını yayınlarsan, inkarcı ve iftiracı adamı temize çıkartamayacağını biliyorum.

Bırak o adamı temize çıkartmak için alçalmayı, onu bir saniye bile Fakülte sınırları içerisinde tutmaman gerekir. Senden beklenen bu.

“İnkara yeltendiğiniz ayetler” sözümün sonuna kadar arkasındayım. Çünkü bir şeyi karalamak, değersizleştirmek ve gözden düşürmek için iyi ve güzel şeyler kullanılmaz. Kötü fiiller ve kötü malzemeler kullanılır. Bunu iyi anlayın!

Siz yaptığınız açıklama da ne diyordunuz?

“Alıntılanan cümleler üzerine yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den ayetler eklenerek fakültemiz ve tüm ilahiyat fakülteleri haksız ve mesnetsiz iddialarla karalanmak istenmişti.”

Siz o ayetlerden rahatsız olacağınıza, Hz. İsa (a.s.)’ın annesi ve bizim annemiz olan Hz. Meryem’e “FAHİŞE” diyen Cihat Kısa’ya cevap verseydiniz, bugün kimse size laf etmezdi.

“Hem kel hem fodul” sözünün manasını biliyor olmalısınız. İnsaf be!

“Alıntılanan cümleler üzerine yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den ayetler eklenerek fakültemiz ve tüm ilahiyat fakülteleri haksız ve mesnetsiz iddialarla karalanmak istenmişti.”

Çüüüüüş be çüüüüüş!

Yahu Kur’an-ı Kerim’de öğülen ve örnek insan olarak gösterilen Hz Meryem validemize “FAHİŞE” diyen adam sizin fakültenizde değil mi?

“Babasız mabasız doğdu” diye Hz. İsa ile alay eden adam sizin fakültenizde değil mi?

Allah’ın Peygamberi Hz. İsa (a.s.)’a “piç” suçlamasında bulunan adam sizin fakültenizde değil mi?

Fazla uzatmak istemiyorum. Fakültenizi ve tüm ilahiyat fakültelerini haksız ve mesnetsiz karalayan” sizden başkası değil bay dekan.

Yeter artık ya. O rahatsız olduğunuz ayetleri, Hz Meryem’i anlatan ayetleri siz rahatsız olsanız da ben burada yazacağım:

KUR’AN-I KERİM’DE HAZRETİ MERYEM

Bay Osman Bilen! Fakülte adına yaptığınız açıklamada, Fakültenizi karalamak için kullanıldığını ifade ettiğiniz, dahası inkara yeltendiğiniz ayetlerde Hz. Meryem nasıl anlatılıyor onları siz de göreceksiniz. Bu ayetleri okuyan herkes sözde İlahiyatçı Cihat Kısa’nın iftirasının dehşetini de kavrayacaktır.

Ayet meallerini gelin beraber okuyalım:

Hz. Meryem’in Doğmadan Önce Annesi Tarafından Beyt-i Makdis’e Adanması:

“Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti.”(3 Al-i İmran 35)

“Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”(3 Al-i İmran 36)

“Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem, Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.”(3 Al-i İmran 37)

Hz. Meryem’in İbadet İçin İnzivaya Çekilmesi:

“(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) Meryem’i de an.Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti.”(19 Meryem 16)

Hz. Meryem’in Allah’a Teslimiyeti:

“Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.”(66 Tahrim 12)

Hz. Meryem’e Zekeriyya A. S.’ın Bakması:

“Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı8 da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem, Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.”(3 Al-i İmran 37)

“Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.”(3 Al-i İmran 44)

Hz. Meryem’in Kerametleri:

“Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem, Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” (3 Al-i İmran 37)

“Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.” (19 Meryem 23)

“Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.” (19 Meryem 24)

“Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.” (19 Meryem 25)

“Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de.” (19 Meryem 26)

Hz. Meryem’in Kadınlar Üzerine Seçilmiş Olması:

“Hani melekler, “Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.” (3 Al-i İmran 42)

“Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (onun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi.” (3 Al-i İmran 43)

Hz. Meryem’in Hz. İsa’yı Babasız Doğurması:

“Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryemoğlu İsa Mesih’dir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.” (3 Al-i İmran 45)

“(Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi.” (3 Al-i İmran 47)

“Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi.” (3 Al-i İmran 59)

“Ey Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) Meryem’i de an.Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.” (19 Meryem 16-17)

“Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.” (19 Meryem 18)

“Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.” (19 Meryem 19)

“Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.” (19 Meryem 20)

“Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi.” (19 Meryem 21)

“Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.” (19 Meryem 22)

“Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.” (19 Meryem 23)

“Irzını korumuş olan kadını da (Meryem’i de) hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere (kudretimizi gösteren) birer delil yapmıştık.” (21 Enbiya 91)

“Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.” (23 Mü’minûn 50)

Hz. Meryem’in Yahudilerin İftirası:

“Bir de inkarlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.” (4 Nisa 156-157)

“Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!” (19 Meryem 27)

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (19 Meryem 28)

“Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler.” (19 Meryem 29)

“Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.” (19 Meryem 30)

“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti.” (19 Meryem 31)

“Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.” (19 Meryem 32)

“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).” (19 Meryem 33)

“Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur.” (19 Meryem 34)

Hz. Meryem’e Cebrail’in Gelmesi:

“Ey Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) Meryem’i de an.Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.” (19 Meryem 16-17)

“Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.” (19 Meryem 18)

“Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.” (19 Meryem 19)

“Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.” (19 Meryem 20)

“Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi.” (19 Meryem 21)

“Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.” (19 Meryem 22)

Hz. Meryem Sadık Bir Kadındır:

“Meryem oğlu Mesih sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. (Nasıl ilah olabilirler?) İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar.” (5 Maide 75)

Hz. Meryem Namuslu Kadınlara Misal Getirildi:

“Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.” (66 Tahrim 12)

Ben 7 sureden 36 ayetin mealini buraya kaydettim.

SÜNNETTE HAZRETİ MERYEM

Sözde İlahiyatçılar ile İslam Dini ile ilgili hiçbir eğitim almamış olan İlahiyatsızların oluşturduğu Kafirlerden maaşlılar, yukarıda meallerini verdiğimiz ayetleri Kur’an’ın diğer ayetleri gibi inkar ediyorlar. Hadisleri ta başında inkar etmişlerdi. Biz onlar için değil, fakat iman eden insanlar için ayetlerden sonra hadisleri de sizin için buraya yazıyoruz.

Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“(Ahiretin) en hayırlı kadını Meryem Bintu İmrân’dır. (Dünyanın) en  hayırlı kadını Hatice Bintu Huveylid’dir.” Ravi bunu söylerken, eliyle semaya ve arza  işaret etti.
[Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr 20, Enbiya 45; Müslim, Fezâilu’s-Sahâbe 69, (2430); Tirmizî,  Menâkıb, (3887).]

Rezîn bir rivayette şu ziyadeyi kaydetmiştir: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Erkeklerden pek çokları kemâle ermiştir. Kadınlardan ise İmrân’ın kızı Meryem, Firavun’un karısı Asiye, Huveylid’in kızı Hatice ve Muhammed’in kızı Fâtıma’dan başka kimse kemâle ermemiştir. Hz. Aişe’nin kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yiyeceklere üstünlüğü gibidir.” Bu rivayet Buhârî’de Ebû Musa hadisi olarak gelmiştir.
(Enbiya 45). [Müslim, Fezâuilu’s-Sahabe 70, (2431); Tirmizî, Et’ime 31, (1835).]

Bun hadisler Hz. Meryem Validemizin temizliğine, dürüstlüğüne ve namusuna Rasûlullah (s.a.v.)’in kefil olduğuna delildir.

CİHAT KISA, SANA SON SORULARIM

Şimdi size soruyorum bay Cihat Kısa. Sen hangi iman, hangi ilim, hangi akıl ve hangi insanlık ile Hz. Meryem annemize o alçak iftirayı ettin? Allah’ın, Peygamberlerin, meleklerin ve insanların lanetinden korkmadın mı? Aynı küfürleri sana ve senin yakınlarına birilerinin yapacağını hiç düşünmedin mi? Sen de iman yok mu? Sen de ahlak yok mu? Sen de insanlık yok mu? Sen de namus yok mu?

Buraya kadar sana saydıklarım seni ne kadar acıtıyorsa, senin Hz Meryem’e ettiğin iftira da bizim canımızı kat kat fazla acıtıyor.

İşte sana bir kaç soru:

Sen bu ayetleri ve hadisleri okuduktan sonra bile Hz. Meryem Validemize İFTİRA ETTİĞİNİ kabul etmeyecek misin?
Sen bu 36 ayet ve bu konu ile ilgili diğer ayetlerden kaç tane ayeti İNKAR etmediğini bana söyleyebilecek misin?
Bundan sonra imanlarını çaldığın talebelerinin ve diğer insanların yüzlerine bakabilecek misin?
Hakikati saklamanın arkasında hangi sebepler var? Onları bu millete açıklayabilecek misin?

İhanetinin arkasındaki bütün sebepleri az çok tahmin edebiliyorum. Şimdilik senin açıklamanı bekliyorum. Gerekirse, daha sonra gerisini haykırabilirim.

Özet olarak bu sorular yeter sanırım. Sizden de cevap beklemeye hakkım var. Kıyamete kadar da bekleyeceğim.

35 AVUKATTAN CİHAT KISA HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Cihat Kısa artık yaptıklarının cezasını çekecek. 35 avukat suç duyurusunda bulundu.Gerisi de gelir inşaallah! Darısı diğer inkarcıların başına.

BENZER VİDEO VE YAZILAR

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments