Soru bu. Sen de mi Tarihçi oldun?
Hayır! Ben tarihçi olmadım! Haddim de değil.
Bugünden sonra tarihçi olabilir miyim. O da muamma!
Eskiden bütün konuları, bütün dalları bilenlere alim deniyordu. Sonra İslam İlmi’nin her bir dalı ayrı bir ilim kabul edilince, herhangi bir dalda bilgi sahibi olanlar alim sayıldı. Şimdi ise, bilgi sahibi olmadıkları halde sesi fazla çıkan, ya da birilerinin piyonu olarak sahneye sürülenler de alim(!) sayılır oldu ki, işte bu büyük bir yıkımdır.
Neyse?
Bu alim ve ilim konusunu geniş bir biçimde daha sonra ele alırız inşaallah!
Devam edelim…
Ben bir tarihçi değilim. Sivrilmek, televizyonlarda boy göstermek, meşhur olmak gibi bir derdim de yok!
“Öyle ise bu çıkışlar niye” diye soranlar çıkabilir?
Hakları yok değil. Fakat bilmedikleri meseleler var.
Kendileri felsefeci, tarihçi, eğitimci, tornacı, demirci, okur-yazar oldukları halde Kur’an ve Sünnet alimi kesilenleri görünce haklılar. Fakat tarihimizin saklanan, yanlış aksettirilen, eksik verilen ve yasaklanan sayfalarını birer soru mahiyetinde tarihçilerimizin kulaklarına fısıldamamız noktasında negatif tavır takınanlarda haksızdırlar.
Tarihçi ayaklarına yatmıyoruz. Sadece tarihçilerimize destek olmaya, sakındıkları, tehlikeli gördükleri alanlarda yürümelerine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Cesaret vermeye çalışıyoruz. Adeta korkmayın ve yürüyün diyoruz. Sonuna kadar yanlarında olduğumuzu ifade etmeye çalışıyoruz.
Bunun neresi tarihçi ayağına yatmaktır?
Birçok tarihçi ile resmi tarihde tarihimizin birçok sayfasının eksik ve yanlış bilgilerle dolu olduğunda hemfikiriz. Onlar da benim gibi insanlarla aynı şeyleri düşünüyorlar. Fakat bu da yetmiyor. Bütün tarihçilerimizin bu kaygıları taşımaları, saklanan, yasaklanan, eksik ve yanlış verilen tarih sayfalarımızın yerine konması için çaba sarfetmeleri gerekiyor.
Resmi ve gayriresmi tarih ikileminden kurtulmak zorundayız. Bu da bütün tarihçilerimizin yumruklarını masaya aynı tonda indirmeleri ile olur.
Benim buradaki tek görevim karanlık mahzenlere gömülmüş bazı gerçekleri sahne önüne taşımak için tarihimizin gömülü olduğu yerleri kazımaya çalışmaktır. Ben kazıya başlayacağım. Tarihçilerimiz de bundan hem kuvvet hem de cesaret alarak görevlerini yerine getireceklerdir.
Dikkat edilirse, saklanan, yasaklanan, eksik ve yanlış olduğunu belirlediğimiz tarih sayfaları hakkında kısa bilgi veriyor ve tarihçilerimizi göreve çağırıyoruz.
O yüzden “Sen de mi Tarihçi oldun?” sorusu muallakta kalıyor.
Tarihçi mührü ile profesör olup başka işlerle uğraşan, hatta bu yüzden din ve milletin DNA’sı ile oynama vazifesini ifa eden bazı tarihçiler kendi işlerine dönmediği müddetçe benim gibi insanlar tarihçi olma gibi bir vazifeyi bile yükleneceklerdir. Tabiat boşluk kabul etmez. Tavrımız bir hadsizlik, hatta yaptıklarımız suç sayılacaksa, bu suç meydanı boş bırakanlarındır.
Yoksa hakimiyetimiz olmayan sularda kürek sallamak bizim neyimize!
Muhammed Mücahid Okcu
www.muhammedmucahid.com